Dünyanın 7 harikasından birisi olan Zeus heykelinin ilk olarak nerede ve neden yapıldığını, mimarisini, tarihçesini, günümüzde nerede bulunduğunu anlatan bu yazıda Zeus heykeli ile ilgili bilmediğiniz pek çok bilgiye erişebileceksiniz.
Dünyanın 7 harikası denildiğinde akla ilk gelen mimari eserlerden birisi de, muhteşem görünüşü ve efsanesi ile ünlü Zeus Heykeli’dir. Yunan mitolojisine göre ‘’Tanrıların Tanrısı’’ şeklinde de çağrılan Zeus’un namını yürütmek için yapılan bu mimari eser, devasa boyutları ve yapım aşamalarında kullanılan oldukça değerli malzemeleri ile akıllarda yer etmektedir.
Çok eski tarihlerde yapılan bir eser olduğu için geçen yıllar içerisinde hem zamana hem çevresel koşullara hem de insan faktörüne daha fazla dayanamamıştır. Orijinal yapısı bozulan Zeus Heykeli’nin geriye kalan bölümleri günümüzde Paris’in en ünlü müzelerinden birisi olarak da bilinen Louvre Müzesi’nde ziyaretçilerin beğenisine sunulmaktadır.
İçerik
Dünyanın 7 harikasından birisi olma unvanını elinde bulunduran Zeus heykeli, Olympia’da yer almıştır. İlk olarak milattan önce 435 yıllarında inşa edilen heykel, dönemin en iyi bilinen heykeltıraşlarından birisi olan Phidias’ın elleriyle yoğrulmuş ve son şeklini almıştır. 1572 yılında ise heykeltıraş Phidias’ın en nadide eseri olan Zeus Heykeli için hayali şekilde bir tekrardan yenileme projesi tasarlanmıştır. Bu tasarıyı ise yine dönemin ünlü sanatçılarından Philippe Galle hazırlamıştır.
Zeus Heykeli, bulunduğu tapınağın koridorunda bir yandan bir yana olacak şekilde tamamını kapsamaktadır. Ortalama 12 metrelik bir boya sahip olan heykelin tasarımında Zeus’un oturan haliyle tasvir edilmesi, inşa edildiği dönemlerde heykelin ayağa kalkması durumunda tapınağı çökertebileceği ile ilgili birçok bilir kişi ve sanatçının tartışma yaşamasına neden olmuştur.
Bu tartışmalar o kadar büyümüş ve uzamıştır ki; 1. yüzyılın ortalarına doğru tapınağın Zeus’un ayağa kalkması durumunda yıkılmasını önlemek amacıyla tepesinin açılması ve kenarlardan da genişletilmesi talep edilmiştir.
Zeus Heykeli’nin tamamı fildişi ve altın kaplama şeklinde mimari bir yapıda tasarlanmıştır. Heykelin tasvirine göre Zeus, altın, fildişi ve abanoz gibi o dönem çok değerli olan taşlarla süslenerek hazırlanan bir tahtın üzerinde dinlenir. Heykelin iki elinden sağ taraftakinde yine Yunan mitolojisinde önemli bir yeri bulunan zafer tanrıçası Nike’nin görüntüsü ile inşa edilen mini bir heykel bulunur. Diğer elinde ise parlayan bir asa tuttuğu bilinmektedir.
Zeus Heykeli’nin nerede yer aldığını merak edenlere; bu eşsiz yapının Yunanistan’ın kıyılarından batı bölümünde yer alan antik Olympia kentinde olduğunu söylemek mümkündür. Heykelin tarihinin milattan öncesinde 5. yüzyıla kadar gittiği bilinir. Bu tarih, arkeolojik kazılar yapan bilim adamları tarafından heykelin mimarı Phidias’ın tasarım atölyesinin 1954 ila 1958 yılları arasında tekrardan keşfedilmesi üzerine ortaya çıkarılmıştır.
Zeus Heykeli, Olympia kentinin içerisinde yer alan Zeus Tapınağı’nda bulunmaktadır. Heykel aynı zamanda bu tapınağa ismini de vermiştir. İlerleyen yıllarda çeşitli nedenlerle Zeus Heykeli’nin yerinin değiştirilmesine karar verilmiş ve bu nedenle heykel Olympia’dan alınarak İstanbul’a getirilmiştir. Yıllar sonra burada meydana gelen talihsiz bir yangında tamamen kül olan heykelden geriye kalan tek tük parçalar ise, günümüzde Fransa’nın Louvre Müzesi’nde Yunan mitolojisinin izlerini merak eden ziyaretçilere sunulur.
Mimari eserde ihtişamlı bir şekilde tasvir edilen Zeus, baş kısmına yerleştirilen ve zeytin yapraklarından yapılan bir taç, elinde tuttuğu devasa asa ve zafer tanrıçası Nike’nin mini bir heykeli ile inşa edilmiştir. Asanın üst kısmında bulunan kartalın ise Yunan mitolojisinde çok farklı anlamlara geldiğine inanılır. Zeus’un heykelinde ana malzeme olarak ahşap kullanılmıştır. Heykelin yüzünün tamamı fildişi ile hazırlanmışken, saç, sakal, elbise ve aksesuarları altından meydana getirilmiştir. Tahtın alt kısımlarında görsel bir şölen olan sfenkslerin yanı sıra kanatlı zafer motifleri bulunur. Bu bölümde yer alan tüm figürlerin Yunan mitolojisinde yücelik ve güç gibi anlamlara geldiğine inanılır.
Yüksekliği ile oldukça dikkat çeken heykelin ortalama 4 katlık bir bina büyüklüğünde olduğu bilinir. Var olduğu dönemlerde ziyaretine gelen tüm Yunanların büyük beğenisini kazanan bu heykel çoğu zaman yalnızca tahtının alt bölümleriyle ilgili yorum almıştır. Çünkü 12 metrelik boyu, o dönemlerde heykelin üst kısımlarının incelenebilmesini neredeyse imkânsız hale getirmiştir. Bu da Zeus Heykeli’nin mimarisi ile ilgili şimdiye kadar bilinen en ilginç ayrıntılardandır.
Milattan önce 776 yılında ilk Olimpiyat Oyunları’nın oynanmaya başlamasından sonra Tanrılar Tanrısı Zeus’a olan bağlılığın ve hayranlığın gösterilebilmesi amacıyla muazzam bir tapınak inşa edilmiştir. Daha sonraki yıllarda Yunanistan’ın sınırlarının git gide büyümesi ve Olimpiyat Oyunları’nın eskiye göre çok daha yaygın bir hale gelmesi neticesinde tapınağın daha büyük hale getirilmesi gerektiğiyle ilgili tartışmalar başlamıştır. Her geçen gün gelişme gösteren Yunanistan için gittikçe daha basit kalmaya başlayan tapınak konusunda bir çözüm olarak en sonunda Zeus adına bir heykel yapılmasında karar kılınmıştır. Bu yöntem ile tapınağın yeniden görkemli günlerine geri dönebileceğine ve Yunanistan’a yakışır bir hale gelebileceğine inanılmıştır. Bu inanış neticesinde inşa edilen Zeus Heykeli, gerçekten de beklendiği gibi tapınağı taçlandırmış ve Yunanistan’ın en nadide parçası haline gelmesini sağlamıştır.
Milattan sonra o dönem yönetimde olan Roma İmparatorluğu, oynana oyunların din dışı olduğunu iddia ederek tapınağı kalıcı olarak kapatmıştır. İlerleyen yıllarla birlikte doğa olayları yüzünden gün geçtikçe zarar gören tapınak en sonunda 462 yılında tamamen yok olmuştur.