Dünyanın 7 harikası nelerdir? sorusunu cevapladığımız bu içerikte 7 harikanın tek tek incelenmesine yer verilmiştir. Keops Piramidi haricinde yok olan Dünyanın 7 harikasının tarihi, mimarileri ve bulundukları yerler anlatılmıştır.
Dünya üzerinde insan tarafından yapılmış, bugün hala gizemini ilk günkü gibi korumayı başaran harika yapıtlar “Dünyanın 7 Harikası” adı ile bir araya toplanır. Tarihte ilk olarak Bizanslı Philon, yedi rakamının uğurlu olduğunu dile getirip insan tarafından inşa edilmiş yapıtlara bu ismi verir.
Yeryüzünde insan tarafından yapılan yalnızca 7 değil yüzlerce güzellik bulunmasına rağmen bu 7 başyapıt, kalıplaşmış şekilde anılmaya devam edilmektedir. Mısır’dan Efes’e kadar pek çok güzelliğin bulunduğu bu yapıt listesi, birbirinden farklı gizem ve etkiye sahip eserleri içermekte. Bu gizem ve muhteşem güzellik tarihte pek çok ismi meraklandırmış, ziyaret etme isteği uyandırmıştır. Bugün hala milyonlarca kişinin ilgisini çeken bu 7 harika, sanatçılara ve eserlerine de ilham kaynağı olmuştur.
İçerik
Dünyanın yedi harikası içinde en yaşlı kabul edilen yapıt, M.Ö 2500’lü yıllarda yapıldığı bilinen Keops Piramit’idir. Tahminlere göre yapım süresi yaklaşık 20 yıl süren bu görkemli piramit, 145, 75 metre yüksekliğindedir. Dünyanın 7 harikası arasıda hala varlığını sürdüren tek yapıttır.
Keops Piramit’i Mısır’da görkemli piramit kümelerinden biri olan Giza grubundan bir tanesidir. Bu piramitlerden yalnızca Keops, Dünyanın 7 Harikası listesinde yer alabilmiştir. Piramit’i yaptıran isim Firavun Khufu’dur. Aynı zamanda Keops olarak da tanınır.
Piramit’in yapımında yaklaşık 30 tonluk 2 milyon taş kullanılmıştır. Defin odasının granitlerle kaplı olması ve hala estetik güzelliğini koruması ise merak uyandırmaktadır. Yapımı boyunca yüzlerce işçinin çalıştığı Keops Piramit’i yaklaşık 30 yılda tamamlanmıştır.
Ölümden sonra yaşama inanan Mısırlılar, bedenlerinin çürümeden kalması için mumyalamaya önem verirlerdi. Tanrı olarak kabul edilen Keops da tekrar bedenini kullanacağına inanarak değerli gördüğü eşyalarıyla birlikte bu piramitte mumyalandı. Yaklaşık 2600 yıldır ayakta kalan piramidin yanında Keops ’un oğlunun piramidinin bulunduğu bilinmekte.
Söylenenlere göre Babil’in asma bahçeleri, belli bir efsaneyi andırıyor. Cennetin Dicle ve Fırat arasında olduğuna inanıldığı dönemlerde, Mezopotamya’ya bu iki ırmağın hayat verdiği düşünülüyor.
Kral Nebukadnezar’ın Medes’li eşi prenses Semiramis’e hediye olarak yaptırdığı bu bahçeler, bugün hala gizemini koruyor. Varlığı net olarak kanıtlanamasa da tablolar ve yazılı kanıtlar bulunmakta. Eşinin vatan hasreti çekmesine dayanamayan kral, ona bu ihtişamlı bahçeyi hazırlatıyor.
Kurumuş topraklardan nehirler çekerek hazırlanan, her türlü egzotik çiçek ve bitkinin bulunduğu yapıt, katlardan oluşmakta. Her katta bahçeler ve yanlarından aşağı akan sular bulunmakta. Döneminin en ihtişamlı şehri olan Babil, bu yapıt ile dillere destan oldu. Daha henüz girişte yer alan iştar kapısı bile sanatın en güzel halini yansıtıyordu.
Babil Bahçelerinde bulunan bir diğer yapıt da Babil Kulesidir. 90 metre uzunluğa sahip olan bu yapıt, Tanrı Marduk için yapılmıştır. Bugün varlığı ortada olmayan ancak birçok efsaneye ve masala konu olan Babil, Dünya’nın 7 harikasından biridir.
Milattan önce 5.yy’da yapıldığı düşünülen Zeus Heykeli, Olimpia’da bulunmakta. 12 Metre yüksekliğe sahip bu muhteşem yapıt, fildişi ve altından yapılmıştır.
Dönemim hac yeri olarak tabir edilen heykel, yüzlerce ziyaretçi ağırlıyordu. Üstelik yalnızca kendi halkları değil bambaşka yerlerden duyan herkesin merak konusu oluyordu.
M.Ö 700’lü yıllarda olimpiyat oyunları düzenlenirdi. 4 yılda bir yapılan bu olimpiyatlar, kutsal nitelik taşırdı. Barış ve kardeşlik temeline oturtulan olimpiyatlar zamanında, savaşmak ve savaş ilanında bulunmak doğru değildi. Olimpiyat başarısı gösteren herkese zeytin dalı verilirdi. Uzun zaman bu şekilde başarı sergileyenlere ise maaş ödenirdi. Barışın ve kardeşliğin şehri olarak kabul edilen Olimpia, heykel yapıldıktan sonra daha da sevilmeye başlandı.
Heykel, bugün ziyaret edilemese de eserlerde ve tablolarda göründüğü kadarıyla muhteşem bir yapıt olduğu dile getirilebilir. Zeus heykeli hakkında daha detaylı bilgi almak isterseniz; https://bilgizma.com/zeus-heykeli-hakkinda-bilgiler/
Milattan önce 3.yüzyılda yapıldığı bilinen Rodos Heykeli’nin yapımı yaklaşık 12 yıl sürmüştür. İki ayağı adanın iki dalgakıranının üzerine yerleşmiş bu heykel, elinde bir adet meşale tutacak şekilde yapılmıştır. İçinden dönerek meşaleye kadar çıkılabilen merdivenler bulunmaktadır. Demir, taş ve bronz kullanılarak yapılan bu yapıt, Rodoslular tarafından Rodos limanının girişine yerleştirilmiştir.
Rodos Adası, içinde bulundurduğu 300’den fazla heykel ile tanınmaktaydı fakat bu muhteşem kültürden geri ne yazık ki hiçbir şey kalmadı. Birçok heykeltıraş ve sanatçıyı bile hayrete düşüren bu heykeller, Rodos Adası’nın yüzlerce kişi tarafından ziyaret edilmesini sağladı. Bugün ne yazık ki ziyaret edilemeyen bu sanat eserinin M.Ö 224 yılında, Ege Denizi’nde meydana gelen büyük bir deprem nedeniyle yıkıldığı bilinmekte.
Dünyanın harikaları hakkında yazdıklarıyla öncü isim kabul edilen Philon, Rodos heykelinin güneş tanrısı Helios’un adına dikildiğine değinir. Kimi tarihçiler ise heykelin Yunan tanrısı Apollon’u temsil ettiğini dile getirir.
Milattan önce 550 yılında yapılan Artemis Tapınağı, yaklaşık 120 yıl sürmüştür. Başlandıktan bir süre sonra M.Ö 21 Temmuz 356’da çıkan yangın nedeniyle büyük zarar gören eser tekrar restore edilmiştir. Daha sonraları en az 5 kez yıkılıp baştan yapılsa da yapımı uzun zaman alan bu muhteşem eser, bugün yalnızca iki mermer halinde kalmıştır.
Artemis Tapınağı, 110 metre yüksekliğe 55 metre genişliğe sahip bir yapıttır. 18 metreden oluşan 127 sütunun bulunduğu tapınak, yalnızca beyaz mermerden yapılmıştır. Zeus ve Ledas’ın kızı olan Artemis’e adanmış ve Tanrıların bulunduğu yer olarak asırlarca anılmıştır.
Artemis, Anadolu’da bereket tanrısı ve koruyucu kabul edilmiştir. Buna dayanarak tapınak asırlarca ziyaretçi ağırlamıştır.
Artemis Tapınağı hakkında detaylı daha detaylı bilgi almak isterseniz, sizi buraya alalım.
Ortaçağda Petronium olarak bilinen Bodrum, eski adıyla Halicarnasus olarak tanınır. Dorlar tarafından kurulan bu şehrin hükümdarı Mozol’du. Mozol, gücü ve şanı her yere yayılan bir hükümdardı. Öldükten sonra bedeni yakıldı, külleri ise eşi Artemis tarafından içildi. Artemis, eşinin anısını ayakta tutabilmek için Halikarnas Mozolesi’ni yaptırdı.
Piramit çatıya sahip olan yapıt, 38 iyonik sütundan oluşmaktadır. Yüksekliği yaklaşık 45 metre, dört yanı da heykellerle sarılıdır. Çevresinde bulunan heykeller dört ayrı heykeltıraş tarafından yapılmıştır.
Sıra sıra sütun ve heykellerden oluşan bu muhteşem mezar, 16.yy’a kadar ayakta kalmıştır. Ne yazık ki 16. yy sonrasında Haçlı Seferleri ile beraber şehri kuşatan kuşatmacılar, kralın mezar taşlarını alıp Bodrum kalesini inşa etmişlerdir.
Var olup olmadığı kesin olarak bilinmeyen İskenderiye Feneri, Pharos Adası’nda bulunmaktadır. Mısır’da o dönem kullanılan paranın üzerinde ve yazılan kitaplarda adından sıkça bahsettiren fener, birkaç resim ile tasvir edilmiştir. Eserlerde yer alan fener sözcüğünün bu yapıttan doğduğu bilinmektedir.
Nil Nehri, kuzey ve güney arasında ciddiye alınacak bir ticaret merkezi kabul edilmektedir. Bu fenerin ise ticaret yolunda ilerleyen gemilere ışık tutma amaçlı yapıldığı bilinmektedir.
M.Ö 80’li yıllarda yapılan eser, yaklaşık 160 metre yüksekliğe sahiptir. Bu yüksekliği ile dünyanın en yüksek feneri kabul edilmektedir. En üstüne merdivenlerle çıkılan bu yapıtın baş kısmında yakılan ateş ile aydınlatıldığı bilinmektedir. Aydınlığın ise yaklaşık 50 km uzaklıktan dahi görüldüğü bilinmektedir.