Sufizm nedir? Özellikleri nelerdir? Sufizm felsefesi nedir? Sufizm bir din mi yoksa bir inanç mı? Kendi ibadetleri var mı? Büyük sufiler kimlerdir? gibi sufizm ve sufiler ile ilgili merak ettiğiniz soruların cevapları içeriğimizde.
İslamiyet, en yaygın dinler arasında yer almaktadır. Birbirinden farklı kültürlerde pek çok farklı gelenekle birleştirilmiştir. Dolayısıyla her kültürde ayrı ayrı yorumlanmıştır. Bazı fikirler, yorumda farklı noktalara gelerek ayrı birer düşünüş biçimi haline gelmiştir. Sufizm, bu düşünüş sistemlerinden bir tanesidir.
Sufizm’in, dinle bağlantılı olduğunu iddia edenler kadar dinden soyutlandığını iddia edenler de bulunmaktadır. Tüm bu farklı tanımlamarın dışında kalan, Sufizm ayrı bir İslamiyet meydana getirir, fikri oldukça yanlıştır. İslamiyet’i baltalamaya çalışan ve Sufizm hakkında herhangi bir fikre sahip olmayan kişilerin yaptığı yorumları dikkate almadan, Sufizm’i yakından tanımalı, herkes kendi fikrini kendi oluşturmalıdır. Bugün 21.yy’da çok uzak noktalarda iki ayrı Sufizm anlayışı olduğu unutulmamalıdır.
Sufizm, Allah olarak kabul edilen yaratıcıya yakınlaşmayı sağlayan düşünüş biçimlerinden biridir. Birbirinden ayrı yorumlamaları olduğu için birçok tarikattan oluşmaktadır. Yapılan tanımlamalar dâhilinde Sufizm’in akıl dışı, sezgi temelli bir düşünce biçimi olduğunu söylemek mümkündür. Temel amaç Allah’a ulaşmaktır ve bu yolda başa gelen her cefa çekilmelidir. Temel hedef ise Allah yolunda insan-ı kâmil olabilmektir. Olgun insan anlamına gelen kelime, tüm sufilerin hayalidir. Tüm kötü alışkanlıklarından, art niyet ve kırıcılıklarından uzaklaşan Sufi, sonunda insan-ı kâmil olabilir fakat bu belki bir ömür sürdüğü halde başarılamayan bir amaçtır. Dikkat, azim ve fedakârlık gerekmektedir.
Allah yolunda kendini yeniden var etmeyi amaçlayan, Sufizm düşünüşüne değer veren kişilere sufi ismi verilmektedir. Sufiler, kendilerini gözden geçirdikleri bir düşünüşün içinde yer alırlar. Diledikleri tek şey, Allah’ın rızasını alan bir insan olmaktır. Bu nedenle bu yol ne kadar uzun sürerse sürsün vazgeçme niyetleri yoktur.
Mistik yaşam tarzını benimsemiş olan sufiler, ruhlarını temizlemeyi hedef belirlemişlerdir. Kendini tüm nefsi düşüncelerden, duygulardan arındırmış kişiler ancak sufi olabilirler. Bunun için bir gün yeten sufiler olduğu gibi bunu başaramadan Allah yolunda ömrü yetmeyen sufiler de olmuştur.
Sufi, İslamiyet’i yalnızca fıkıh olarak değil kelam ve ahlak kavramlarıyla da özdeşleştirmiştir. Evet, ibadet esastır ancak kişi ahlakına çeki düzen vermeden gerçek bir sufi olamaz.
Sufizm’in temel prensibi nefsi bilmektir. Nefsine hâkim olmayı bilen herkes Allah’ı ancak o zaman görebilecektir. İbadet ve Kuran okumak, zorunlu görülen hallerdir. Herkesin yapması gereken bu ikisi dışında kişinin dönüp kendine bakması icap etmektedir. Gerçek sufileri diğer Müslümanlardan ayıran budur. Kişi yaratıcısını ararken önce aynaya bakmalıdır çünkü Allah kendinde saklıdır. Eğer kendini keşif yolunda nefsinden sıyrılmayı, kalp kırmayı bırakırsa bu durumda Sufizm’in merkezine ulaşmayı başarır.
Tasavvuf lafla değil hal ile kat edilen bir yoldur. Bu nedenle inandığını söylemek ve öyle zannederek namaz kılmak Sufizm’i meydana getirmez. Sufiler, gerçekten inanıyorlarsa bunu hayatları boyunca yansıtmalılar.
İslamiyet, temelde üç ayrı dala ayrılmaktadır. Bu dallardan biri ibadettir. Kişi, ibadetlerini yerine getirmediği takdirde cehennem azabı göreceğini bilir. Ayrıca Allah’ın emretmiş olduğu farz ibadetlerin dışına çıktığı için Müslüman olarak öleceği şüphelidir. İslamiyet’i oluşturan ikinci dal imandır. Allah’ın varlığına inanan ve Hz. Muhammed’in onun elçisi olduğunu kabul eden herkes İslamiyet’i tercih etmiş demektir.
İslam’ın üçüncü basamağı ise ahlaktır. Sufizm, üçüncü basamağa gönül verenlerin düşünce sistemidir. Temel felsefesi ise kişi dünyaya yalnızca ibadet etmeye gönderilmedi. İnsan olarak gönderildi ve bunun hakkını vermelidir. İnsan, diğer tüm canlılardan daha üstündür. Düşünmeli ve Allah’ı keşfetmelidir. Bunu yaparken kendini temizlemeden onu aramamalıdır.
Zikir, fikir ve nefis terbiyesi Sufizm’i oluşturan felsefelerdir. Kişi Allah’ı anarak gerçekten ona yakın olacaktır. Fikirlerini ve nefsini dizginleyerek Allah’ı bulacaktır.
Tasavvufun kelime anlamlarından bir tanesi de saflaşmaktır. Kişinin arınması anlamına gelmektedir. Eğer kişi, tasavvufta amaçladığını Sufizm ile bulursa ikisinin birbirinden hiçbir farkı yoktur. Tasavvufta da temel amaç, kişinin kendinden vazgeçerek Allah’ı bulmasıdır. Sufizm de aynı şekilde Allah’ı bulmayı amaçlayan sufilerden oluşmaktadır. Kendini, varlığını, fikrini ve nefsini Allah yolunda harcayan herkes tasavvuf yolundadır. Dolayısıyla Sufizm ile tasavvufu ayırt etmek oldukça zorludur.
Sufizm, Batı dünyasının kastettiği inançsız bir yaşam güzelleştirme tekniği değildir. Bugün çizilen portrede, Sufizm ile Taoculuk arasında herhangi bir farkın bulunmamasının temel nedeni budur. Özünde ise Sufizm İslamiyet’in dolayısıyla tasavvufun bir parçasıdır.
Kuran-ı Kerim, ayrı bir ayet ile Sufizm’den ya da tasavvuftan bahsetmemiştir. Genel olarak göz gezdirildiğinde her cümlesinde Sufizm’in amaçladıklarına değinmiştir. Allah’a hamd etmek, ona inanmak, onun yolunda cihad etmek bunlardan yalnızca birkaçıdır. En temel nokta ise Sufizm’in temeli olan hayatına çeki düzen ver anlayışı Kuran-ı Kerim’de sıklıkla ikaz edilen bir durumdur. Müslüman, kalp kırdığında Sufizm’in çizgileri dışına çıkmaktadır. Kuran-Kerim’de kırılan kalp ile ilgili pek çok detaya hâkim olabilirsiniz. Bu nedenle ayrı bir bölüm aramak yerine Sufizm’i keşfetmek için önce Kuran-ı Kerim’de yolculuğa çıkmak gerekmektedir.
Sufizm, İslamiyet’i doğru anlama tekniklerinden bir tanesidir. Bu nedenle doğru öğrenilmeli, gönül verilerek keşfedilmelidir. Ne yazık ki Batı dünyasında farklı anlaşılan ya da farklı yorumlanan bu düşünce sistemi, insanlara çok farklı yansıtılmaktadır. Ben merkezli bir düşünce sistemi olarak aksettirilen Sufizm’e Budizm ya da Taoculuk gibi bir kılıf biçilmiştir. Kişinin birkaç meditasyon tekniği ve birkaç iyilikle mutlu olacağına inanmasını sağlayan yanlış fikirler, sufiliği İslamiyet çizgisinden çıkarmıştır.
Sufizm, düşünce rahatlatma ya da karaktere çeki düzen verme akımı değil; yaratıcısını keşfetmek isteyen insanın gerçek bir Müslüman gibi yaşamasıdır.
Sufizm’i tanıtan ve insanlık arasında yayılmasını sağlayan pek çok sufi âlim bulunmaktadır. Her biri için Sufizm ayrı isimler alsa da gittikleri nokta aynıdır. Yolları farklı olan bu âlimlerin İslamiyet’ten kopmadan Sufizm’i tanıttıkları, kendi hayatlarında da düstur edindiklerin dikkat çekmektedir. Bu bağlamda hayatı ile örnek olan en büyük sufilerin Mevlana, Yunus Emre, Arabî gibi isimler olduğu bilinmektedir. Bunun dışında Sufizm’i en iyi şekilde taşıyan Şems ise ayrıca bilinmeli ve tanınmalıdır. Harakanî ve Sadî de üstat kabul edilen sufilerden yalnızca birkaçıdır.
Sufizm ile İslamiyet’i ayrı iki noktada tutmak asırlardır yapılan en büyük yanlışlardan biridir. İnsanlar arasında nifak oluşturan bakış açılarına göre Sufizm, sapıtma ve İslamiyet’ten uzaklaşma olarak yorumlanmıştır. Bu ifadelerin yanlış olduğunu Sufizm’i biraz da olsa araştıran herkes anlayacaktır. Sufizm İslamiyet’in ahlak dayanağını temsil etmektedir. Dolayısıyla huzurlu yaşamak ve ahiret hayatında utanmamak adına Sufizm yaşam tarzı benimsenmelidir. Gerçek Mümin olarak tanımlanan her Müslüman bağlı olsun olmasın Sufizm kuralları çerçevesinde davranmalıdır.
Sufizm’i ayrı bir din olarak düşünenler, yanılgı içinde olduklarını unutmamalılar. İslamiyet’in yaşam stili olarak tanımlanabilecek olan Sufizm, kendi başına kurallar koyan, ibadetler uyduran bir düşünce sistemi değildir. Bu nedenle kendine ayrı ibadetleri yoktur. Kuran-ı Kerim’de emredilen zikir kavramı üzerinde yoğunlaşan, kalben imanı amaçlayan bir düşünce sistemidir.